IQNA

Yazar Seyhan Gök ile röportaj:

Müslüman kadın yaşadığı toplumun dışında kalmamalıdır

9:35 - April 29, 2023
Haber kodu: 3480093
Günümüz gençliğine baktığımızda kendilerini çok fazla sanal alemlere kaptırdıklarını görüyoruz. Çünkü orada, gerçek hayattan uzaklaşıp, gerçekte olamadıkları kimliklere kolayca ve rahat bir şekilde bürünebildikleri için huzuru orada arıyorlar.

Ahlaki değerlerin bozulması gençlerin lisanına yansıyorManevi değerleri önceleyen ve kul hakkını konu edinen "Gerçeğin Gölgesinde" kitabının yazarı Seyhan Gök ile hem kitabı hakkında hem de günümüzdeki manevi değer yargılarına ilişkin röportaj gerçekleştirdik. Günümüz gençliğinin durumuna ve manevi değerlere olan mesafelerine de değindiğimiz röportajda Gök "gül bahçesinden çıkmış, nadide pırlanta misali temiz bir ruha, kalbe ve ahlaka sahip gençlerin de var olduğunu" söyledi.

İşte yazar Seyhan Gök ile röportajımızın tamamı:

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Sonrasında kitabınızdan biraz bahseder misiniz? Sizi yazmaya iten neydi?

Bu nazik teklifinizden dolayı ben teşekkür ederim. Ben okumayı, yazmayı seven, iki çocuk yetiştiren bir anneyim. Kitabım “Gerçeğin Gölgesinde” her kesime hitap edecek türde bir roman. İçinde acı, öfke, pişmanlık , kırgınlık ve nihayetinde affetmek gibi insani duyguları barındıran zorluklar karşısında mücadele etmekten vazgeçmemeyi öğütleyen, her ne yaşamış olursak olalım, her şeyden önce kendi ruh sağlığımız için yüce Allah’ın affedici sıfatına bürünebilmeyi tavsiye eden, her sayfada umudu barındıran, okurken herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir kitaptır.
Beni yazmaya iten, küçükken okuduğum hikayelerin büyüsüne kapılmam oldu diyebilirim. Okumak benim için başka diyarlara gitmek, yeni insanlar tanımaktı. Henüz okuma yazma bilmediğim vakitler resimleri okurdum. Kitap ve dergi sayfalarındaki resimleri hayali hikayeleştirirdim. Okumayı öğrenince de her tür hikaye roman okudukça kendimin de olay örgüsü oluşturabildiğimi fark ettim. Ama ben yazmaktan çok aslında okumayı daha çok severim.

Kitabınızla ilgili nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

Kitapla ilgili olumlu dönüşler oldu bu zamana kadar. Genellikle sosyal medya kullanan okuyucular, kitabı bitirince, kitabın resmini atıp, “bu olay gerçek mi?“ diye mesajlar atıyorlardı. Olayın kurgu olmasına rağmen okuyucuya bu denli geçmesi gerçek olabileceğini düşünmeleri bir yazar için başarıdır diye düşünüyorum. “Acı ve kırgınlık dolu bir kitabın yanı sıra bir başarı hikayesi okuduklarını söyleyenler oldu. Birinin hakkına geçerseniz, bu haksızlık üzerine mutlu bir hayat inşa edemeyeceksiniz çıkarımlarında bulunanlar oldu. Okurken karakterlerden ziyade ben incindim. Bu hikaye benim hikayem olsaydı ne yapardım, bu denli büyüklük gösterebilir miydim?” diye kendilerine soru yöneltenler oldu. Ve her yorum gerçekten de kitaptan çıkarabileceğimiz sonuçlardı. Okuyucunun nitelikli olması, okuduğundan varmış olduğu sonuçla doğru orantılıdır.

İçinde bulunduğumuz zamanda Müslüman kadını tanımlayacak olursanız nasıl tanımlarsınız? Bir yazar olarak, Müslüman kadınların Türkiye'deki serüvenini nasıl değerlendirirsiniz?

Kadın, gelecek demektir. Yarınlar demektir. Çünkü kadın, erkeğe oranla daha fazla eğiten ve öğretendir. Yarınların toplumunu oluşturacak nesillerin her biri, evvela, bir annenin dizi dibinde eğitim almakla hayata başlamaktadırlar. Bu yüzden kadınlar, hele ki Müslüman kadınlar bilinçli ve şuurlu olmalı, öncelikle kendilerini yetiştirmelidirler ki, sağlıklı, aydınlık zihinlere sahip, vicdan ve merhamet sahibi evlatlar yetiştirip topluma kazandırılmasını sağlasınlar.

Annelik bir nevi meslektir. İnsan eğitmenliği, insan yetiştirme mesleğidir. Tabi kadını bu ulvi özelliği ile sınırlandırmak yanlış olur. Müslüman kadın yaşadığı toplumun dışında kalmamalı, hayatın merkezinde olmalı, toplumsal sorunlardan geri kalmamalıdır. Bu geri kalmışlığı telafi edebilmesi için erkek kadına yardımcı olmalıdır. İçinde bulunduğumuz zamanda yaşadığımız sorun budur kadını eve hapsedip onu sadece ev işleri ve çocuk yetiştirmekle mükellef kılmak. Evet doğrudur, kadının ilk vazifesi ailesidir. Ama kadın, ilim öğrenmek, tahsil görmek veyahut toplumsal kalkınma faaliyetlerinde bulunmak isterse, aile yaşantısını sekteye uğratmadan , çocuklarını ihmal etmeden bu işleri gerçekleştirebilmelidir. Eşi de ona bu konuda mümkün mertebe destek olmalıdır.

Türkiye’de Müslüman kadın ilk olarak, Müslüman kimliği ile toplumda var olma mücadelesi verdi. Öyle ki hiçbir devlet kurumu ve kuruluşunda yeri dahi yoktu. Eğitim hakkı dahi yoktu. Dışarıda psikolojik bir baskı altında, adeta eziliyordu. Bu sorunu zamanla mevcut hükümet döneminde aştık. Şimdilerde sorunumuz, niteliksiz Müslüman kadınlar maalesef. Yeni yeni çıkmış fikri akımların etkisi altında kalıp zihinleri bulanan gençler ve kadınlar farklı bir yaşam biçimi ile şimdilerde boy göstermeye başladılar. İnsanların cahilliği ile mücadele edebilirsiniz. Ama yaptıklarını bir fikre, bir düşünceye dayandıran insanlarla öyle kolay kolay mücadele edemezsiniz. Çünkü fikirler yeri gelir çok tehlikeli olur. Saçma da olsa, akla uymayan bir yanı da olsa sonuçta bir fikirdir ve yeri gelir bir zaman sonra kendine taraftar toplar. Zihinleri bulandırır, kalplerin bozulmasına ve kalplerin bozulması da her türlü kötü rezil sıfatların ortaya çıkmasına sebebiyet verir. Biz Müslümanların da bunlara karşı fikri ve ilmi mücadelede bulunması gerekir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Tekrardan bu ince, nazik davetiniz için çok teşekkür ediyorum. Diliyorum ki, yarınlar daha güzel olsun. Gençler yarınlara daha umutlu ve mutlu bakabilsinler. Şu kısa ahir ömrümüzde, geride adımızın güzelliklerle anılabileceği, iyi işleri geride bırakabilelim. Kötülük değil, iyilik kuşatsın her yeri. Ben inanıyorum her dönem mutlaka iyilerin yeri dolacaktır.

Çok teşekkür ederiz değerli yanıtlarınız için...

captcha